3 Ocak 2013 Perşembe

Aşk ve Ceza

Kadın- Erkek ilişkisi üzerine yorum yapmak benim için çok zor bir konu; Çünkü karmaşık bulmaktayım. Kadına böyle davranırsan mutlu olursun; Erkeğe şöyle davranırsan sonucu bu olur. Paso yalan, yanlış bilgiler. Maalesef ki birçok farklı kadın- erkek karakterleri dünya üzerinde mevcut, hayat sadece bilgilerle olsaydı, yaşanan tecrübelerin hiçbir önemi kalmazdı ve her tecrübe kendi içinde değerlendirilir. Bu yüzden herkesin yaşadıkları kendine demekteyim. Yaşanan bir tecrübeyi farklı bir konsepte uygularsak artısını bilemediğimiz; ancak eksilerinin yığınla önümüze serilmesi bizi çok üzebilir. Bu maddeyle sınırlandırılmış bir püf noktası değil. Bu duyguların; yerin, zamanın farklılıklarını hayatımıza getirdiği yaşanmışlıklar ya da yaşanacak olanlardır.


Aşk, ceza mı? Sorusuna yanıt aradım. Gündemdeki haberlerin ve dizilerdeki içeriğin acı gerçeği… Mart ayı boyunca bilinen toplam 4 vaka gerçekleşti. Konu “Aşk” sonucu “Ölüm” Trajik Komik olarak bulmaktayım; Çünkü sevmenin gerçekten bir ceza olarak tanıtılması çok korkutucu bir etki yaratmaktadır. “Sevince hayat güzel, bir taşı, kelebeği, bir kuşu sevin yeter.”Bence de artık hayatta sadece zarar görmeden sevebileceğimiz kavramlar bunlarla sınırlandırılmaya çalışılıyor ve de başarılı olunuyor. Bir kadını ya da erkeği sevmek cezaya dönecekse sevmemek yerinde bir karar olacaktır.


Galiba günümüzde sevgi tabiri yanlış anlaşılmaktadır. Gelin şu söze kulak verelim, “Yaratılanı sevelim, yaratandan ötürü”. Belki de insanlar kendilerini sevmeyi unutmuş kim bilir. Eğer kendine saygın varsa saygısızlık yapmamak için çabalarsın, kendini biraz da olsa seviyorsan başkasının sevgisine acizce sığınmak için öldürmeye varan depresif yaklaşımlardan kaçınırsın. Kişilik gelişimi zor bir süreç. İnsanlar hayatın sınamalarından sabırla beklenen günü görmek yerine aşkın cezasını kendileri veriyorlar ama kazdıkları kuyuya kendileri de düşüyorlar ; “öfkeyle kalkan, zararla otururmuş”. Mart ayı süresince dört cinayet neymiş, sevdim bana yar olmayan kara toprağın olsun sonuç insan hayatını kolayca harcayan bir yığın cani ve hapishane varan bir yığın kötü vaka… Kim kazandı? Sevgiyi, yaşamı, insan olabilmenin yüceliğini ölen mi? Öldüren mi? Hiç kimse. Hayatlar yok oldu. Bir anlık bir hiçlik uğruna değdi mi? Yapanların akıl sağlığında da sorunlar olunca bu kısmı da muallakta, sağlıklı normal bir insan doğru bulmazken böyle zihniyete bürünmüş insanlar devam edecek belki de bu tür caniliklere. Gerçektende toplumsal bir uyanış şart. Ya okul müdürüne ne demeli belirli bir konuma gelmiş ve cinayet işlemekten bir an geri durmamış adı sevgi Vay be! Tebrikler ne büyük bir aşk ki, ölmek yerine öldürmek daha cazip geliyor. Nerede kaldı “Destansı Sevdalar”, geri dönüşü olamaz mı? Bu küçük zihinler yeniden olgunlaşıp daha erdemli yaşayamaz mı, sevdalarını illaki sevmek karşılık mı görmektir?


Gelin bir hayat felsefesi geliştirelim. En güzel aşk imkansız olandır diyelim.


Ne ölelim ne de öldürelim.


Herkesin bir kuş kadar hür ve özgür yaşamaya hakkı var.


Hayat her şeye ve herkese rağmen inadına yeniden sevmek, yeniden hayatı tüm iliklerine kadar solumak…


Tüm yorumlarınızı, eleştirilerinizi sosyal bir uyanış olarak görmek istiyorum.


Saygılarımla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder